Hit Counter defa okundu

 

Arzu Ayçiçek'in Şiiri

 

 

muhsin şener

 

 

arzu ayçiçek’in menekşeli avlular’ını okuyorum. şehrinizde kalamam, ilk yapıtı. aradaki  iki yapıtını göremedim.

menekşeli  avlular son yapıtıdır ozanın.[1]

 

ayçiçek bu son yapıtında, olabildiğince izleğe yaslanmış görünüyor.

hemen tüm şiirlerinin altında yatan bir öykü var.  öyküyü kimi kez açık açık anlatıyor. sanki şiiri o öyküyü bize anlatmak için yazmış gibi.

 

izleklerin içinde ‘acı’, ilk sırayı alıyor. ayçiçek için  acıların ozanıdır denebilir sanıyorum. kendine hep bir acıtan yan buluyor tüm izleklerde. ya da o taraftan bakıyor.

 

bakışının  zaman zaman ulaştığı yer, kadın sorunu olmuş. ozan gülten akın’a  sunulmuş bulunan  ulu bir nehir (s.72) başlıklı şiir bu konuda iyi bir örnek. ayçiçek belki de kadın  sorununa yaklaşmak için  böyle bir yol izlemiş. çünkü kadın sorunsalını  ucundan kenarından  tutmağa ve irdelemeyi deniyor. günümüzün türbanla ilişkilenen,insan hakları bağlamındaki  kadın ve ana olarak  kadın...sorunlarını  yer yer, ne ki şiirin verdiği olanaklar içinde  ele alıp irdelemeye çalışıyor.

*   *   *

bir şiirin öykülemeyi seçmesi ya da öykülemeyi kullanması onun, düzyazı mantığını  seçmesi anlamına geliyor. düzyazı mantığı ile kurulmuş bir  metnin şiirliğinden değil felsefeliğinden söz edebiliriz ancak. çünkü ona bilim sızmıştır ve usa uygunluğu  aranmaktadır. bu metindeki bilgi şiirin sunduğu bilgi olamaz. çünkü şiirin sunduğu bilgi    örgensel bilgidir.

örgensel bilgi:

  1. işlenmiş bilgidir. bu bilgi hem eşya ile hem de o eşyanın öznesiyle ilgili biligidir. bu iliişkileri aydınlatan bilgidir.
  2. düşünülmüş bir bilgidir. bu bilgi işe yarar hale getirilmiştir.
  3. insanda imgelem oluşturan bir bilgidir. kişi, bu imgelem/imgelemler yoluyla  dünya ve olayları,  bilinen ya da öğrenilmiş olandan çok daha ayrı bir biçimde kavrar.böylece yeni bir dünya kurulmasına yardım eder. bu, şiirin devrimci yanını temsil etmektedir.
  4. yadsınmanın yadsınması yoluyla oluşuturulmuş bir bilgidir. bu durum,dünyaya ve olaylara  yepyeni bir açıdan  bakılmasına ve ‘öyle’ kavranmasına olanak sağlar.
  5. ancak dil ile ortaya konulan bir bilgidir. o dil, örgenselliğinin bir işlevidir.[2]

 

sanki bu açıklamalar ayçiçek’in şiiri için yapılııyor.

ayçiçek de öykü anlatarak  şiir kuruyor.

ve tabii düzyazı mantığına yaslanıyor ve böylece kurduğu yapı örgensel bir yapı olmaktan uzaklaşmış bulunduğundan şiirin olanaklarını elden kaçırmış oluyor.

 

oysa,

/düşlerimin kıyısında baba kokusu kaldı/ (s.82);

/ey dosluğu iki yüze kuranlar/ (s.86);

/yalnızlığın bozkırıdır gurbet/ (s.87) ;

/babasız çocuğa benzer burda akşamlar/ (s.88);

/güneşin göğsünü düğmeliyorlar/ (s.91);         

/sözün dara düştüğünü/ (s.21);

söz susar....(s.22);

 

gibi örneklerde ayçiçek, yine bir tür biçimsel çalışma olan dikey ve yatay  sözcük ilişkilerini kurarken  ilk bakışta çarpıcı, derinlikli,değişik ve yeni  sözcük ve sözcük kümeleri  oluşturarak şiirsel bir dil yakalama çabası içindedir. böylece de kendine özgü bir dil kuruyor. sözcüklerin, eşyalar ve  eşya ile özne arasındaki ilişkilere  getirdiği bu yeni ışık,zaman zaman hem içimizi, hem de bilincimizi  aydınlatarak kendimize dönmemizi  sağlayabiliyor.

 

baba kokusunun düşlerimi süslemediği zaman var mı? gurbetin, yalnızlığın bozkırı olarak tanımlanması, bilincimizde yepyeni bir ışığı parlatmıyor mu? güneşin göğsünü düğmelemekle onu nasıl da kolayca içselleştirebiliyoruz!...

 

ayçiçek sıfatları da değişik kullanıyor. onlara derinlikler veriyor. o yapılarıyla, şiire yeni bir dil kurulurken ne denli yardımcı olduklarına tanıklık ediyoruz  sıfatların.

 

ıssız bakışlı kadın(s.9);

düzenin ayaz elleri(s.9);

yakamda küllü zaman(s.14);

büyüyor fısıltıları gecenin(s.68)

örneklerinde, bakışın ıssızlığı ile şiire, oldukça derin bir alangetirilmişbulunuyor. bu söz grubunun kadını niteleyecek biçimde kurgulanması  ise, söze toplumsal bir nitelik kazandırıyor, hem de yerellleştiriyor onu. düzenin ayaz elleri derken, hem düzen hem de ayaz sözcükleri  söze, değişik bir yoldan toplumsallık ekliyorlar. kül ve yaka  sözcükleri, zaman için bir yeni ilişki içine girdeklerinde,  hem derinlik hem de yenilik getiriyor. gece, fısıltılarla  daha bir gize bürünüyor sanki....

tabii bunlar şiire yeni bir deyiş gücü de ekliyor.

 

bana öyle geliyor ki ayçiçek izlekten kopamayışının ve öykü anlatmaktan  uzaklaşamamış olmasının, şiirine eklediği sakıncaları, sözcüklerin dikey ve yatay boyuttaki  ilişkilerini kurarken özen göstererek öteleme çabasındadır. bunda haklı olup olmadığı konusunda bir şey söylemiyorum. ne ki oldukça başarılı buluyorum.

 

tam bu noktada durarak ayçiçek’in şiirinde biçimin kurulmasına  baktığımızda  ilginç sonuçlara ulaşıyoruz.

bir izleğin anlatılması üzerinden bize öyküler sunan ozan, bu öyküleri anlatırken  şiirlerine bir biçim veriyor. onun kurmaya çalıştığı bu biçim içeriğinin dayatatığı  biçimden başkası değil. şiirinin içeriğini ancak böyle bir öykü ile verebileceğini düşünüyor demekki. öte yandan bu  biçim  ayçiçek’in yeğlediği şiirsel poetikanın da ta kendisidir. söylediklerinin  modelidir bu biçim.

şimdi ayçiçek, bir izleği öykü anlatarak ortaya koyarken ve onu da şiir olarak sunarken şiiri bir nesne gibi kullanıyor. ondan yararlanıyor. birşeyler için yararlanııyor. şiirin o şeyleri tüm yanlarıyla verip veremeyeceğini değerlendirmeden yararlanıyor. oysa şiir  böyle bir izleği  tüm yanlarıyla noksansız olarak veremez; vermesi olanaksızdır. çünkü şiir  sonuçta bir imgelem oluşturacaktır. o imgelem de yepyeni bir bakış açısı kurar. bu yolla giderek devrimci bir yapılanma gelir şiire. bilim gibi gerçekliğin, bu yeni bakış açısıyla falan ne gibi bir ilişkisi olabilir?

yanlışlık buradadır.

 

ayçiçek şiirini,  bu açılardan  düşünür mü bilmiyorum? düşünürse  gerçekten  çok başarılı bir yolda olacaktır.

 

 

 

 


 

[1] arzu k.ayçiçek, menekşeli avlular(şiirler) gerçek sanat y.,ist.2003; şehrinizde kalamam,şiirler, suteni y.,ankara,1995, ayrıca, herkesin bir uzağı var,glubus y.,istanbul,1998, bir göçün haritası, halkevleri y., ankara 1998 adını taşıyan şiir yapıtları da vardır.

[2] u.eco, açık yapıt, çev.yakup şahan, kabalcı y.,istanbul, 1992,s.218 ve ötesi.

 

 

ANA SAYFA    YORUM    GERİ

Bu sitedeki eserler yazarın izni olmadan herhangibir şekilde kopyalanamaz veya yayınlanamaz.

Yazıların her haklı saklıdır.