Muhsin ŞENER
Başlığa
aldığım bu tümce, Yenibinyıl
Şiir Bildirisi’nin savsözüdür.
Ozan Mehmet Sarsmaz,Osman Serhat ve arkadaşları yenibinyılda yeni bir şiir bildirisi ile çıkıyorlar. Tanzimat Yazını, Servet-i Fünun Yazını, Ulusal Yazın, Birinci Yeni, İkinci Yeni, Yenibütün, Dördüncü Yeni ve Yenibinyıl... Tanzimat, Servet-i Fünun ve Ulusal Yazın gibi adlandırmalar salt şiir için kullanılmadıkları halde Birinci, İkinci Yeni, Yenibütün ve Yenibinyıl adlandırmaları salt şiirimiz için yapılmış adlandırmalar. Bu adlandırmalar ‘kuşak’ anlamında düşünülebilir ya bunların kuşak olduğunu söylemek zordur, hatta olanaksız görünmektedir.
Yenibinyıl Şiir Bildirisi, kendisini öteki şiir hareketlerinden ayıran yanları çok net olmasa da şiir için ne düşünüldüğünü ve ne yapılmak istendiğini açıklıyor. Bu açıklamaların tümüne katılmasam da önemli bir bölümüne katılıyorum.
Öte yandan, Bildiri’de hiç ele alınmamış olan ne ki şiirimizde değiştirilmesi gereken hususların bulunduğunu söylemek zorundayım:
Bugün
birbirine benzeyen şiirlerden oluşmuş o kadar çok şiir var ki... Ozanlar değişiyor, şiirler hiç değişmiyor!
Boş, ne ki
parlak, güzel laflarla örülmüş o kadar çok şiir var ki!..
Öykü
anlattığı halde, şiir diye sunulan metinler
neredeyse esas şiirleri unutturdular!..
Okur okumaz
kendini ele veren ve tabii hemen de
tükenen metinlere şiir denebilir mi?
Gittikçe
gelişen ve yeni olanaklar sunan Dilbilim verileriyle hiç ilgilenmeyen ozanların
çokluğu insanı şaşırtıyor. Dilbilim verilerini şiirde kullanmadan
nasıl yeni bir dil kurulabilir ki?..
Şiirbilim
gelişiyor.
Şiirin,
bilimsel esaslarla değerlendirilmesi gerekiyor
artık.
Tüm bunlardan hiç söz açılmıyor Bildiri’de. Ya bunlar bilinmiyor ya da bunlara inanılmıyor. Her iki durumda da yapılan şey önemli bir yanlışlıktır ve bu yanlışlık şiirin geleceğini olumsuzlukla etkilemektedir.
Bildiride
neler söyleniyor?
“Bir Batı
öykünmecisi olan, temel insansal değerlerden uzaklaşmış, bir imge salatasına
dönmüş olan 12 eylül şiiri bitmiştir” deniyor.
Buluş şiirinden;
kendinden şiirden; ruhun süzgecinden geçerek yansıyan şiirden; masa başında
aranmadan, masabaşı çalışmasiyle desteklenen, esin yoluyla bulunan şirden
yana bir şiir yeğleniyor.
Dörtlüklerden
oluşmuş şiirin uyaklı biçimlerine, yeni içerik kazandırma çabalarının
yeni bir yönelim olarak değenlendirildiği açıklanıyor.
Halk ve
Divan şiiri dışlanmıyor.
Dışımızda
işleyen büyük saatin ayrımına varmak gerektiğinin altı çiziliyor.
Bir şair
ruhu olduğu ve buna katılındığı söyleniyor.
Benlik ve
felsefenin terk edildiği; böylece, şiirin
düşünce tabanından yoksun bırakıldığı vurgulanıyor.
Şiirin şematizm
olmadığı anlatılıyor.
Ozanın şiir
okumadığı açıklanıyor.
Yalınlığın
basitlik sanıldığı belirtiliyor.
Şiirin, yaşamda
karşılığı bulunduğu oranda belleklerde iz bırakacağının altı çiziliyor.
“Biz
eskiyiz; doğa ne kadar eski ise biz de o kadar eskiyiz.” deniyor.
Beklenenler...
1.
Buluş şiirinden yana olmak ilginç geliyor. Örneğin Cemal Süreya’nın “şiir geldi, kelimeye dayandı” ya benzeyen laflar söyleyebilecek ozanlar kalmadığı belirtiliyor. Böyle laflar edilemediği için de şiirin bugünlere geldiği falan söylenmek isteniyor. Ataç’ın deyimiyle, böyle maymuncuk laflar etmenin şiire hiçbir katkısı olmuyor ki/ olmamıştır ki!.. Oysa şiir, güzel laflar etmek demek değildir. Tabii şiir, güzel söylenmiş sözdür. Ne ki içi boş olan parlak söz değil!..
2.
Esin, öteden beri bir yanlış değerlendirme ile şiirde bir gizemin egemenlik bayrağı olmamış mıydı? Ne çabuk unutuldu bu gerçek? Yenibinyıl şiirinde esine sarılmanın anlamı ne ola ki?..
Bilgi çağında
‘esin’e’ yaslanmayı nasıl açıklayabiliriz?
Şiir bir çabanın ürünüdür.
3.
Eskiye yaslanarak hiçbir yere ulaşılamamıştır. Turgut Uyar Divan ile eskinin sesini bulmayı denemedi mi? Sonuç?..
Eski’lere öykünerek onların sesini bulmaya çalışmanın ötesinde yapılabilecek hiçbir şey yoktur/ olmamıştır...O nedenledir ki eskinin üstüne değil, ondan geliştirmek üzere, aldıklarımızı hep yenileyerek ve hep yeniyi/ değişiği bulmak...
Yapılabilecek olan budur!..
4.
“Şair doğuluyor” deniliyor.
“Bir ozan ruhu” olduğuna inanmak gibi...
Ozanlığın, eğitim ve üstün bir çaba ile desteklenmiş bir yetenek olduğu neden söylenmek istenmiyor anlayabilmiş değilim!..
5.
“Şiirin düşünce tabanından yoksun bırakıldığının “ayrımına varılması önemli geliyor bana. Çünkü, şiirin bir felsefesi olmalıdır. O felsefeyi dillendiren şiirler olmalıdır...
O felsefe, bir töz olarak ozanın tüm şiirlerine oturmuş olmalıdır. Her şiir o tözün bir başka sayfasının yazılmasıdır.
Şiir, ne yazık ki buradan uzaklaşmıştır/uzaklaştırılmıştır. Türkiye’deki herşey gibi, kolay olsun; kolayca anlaşılsın diye buraya getirilmiş bulunuyor. Okumayan, çalışmayan bir beynin üreteceği şiir böyle oluyor!.. O zaman gelsin imaj, gelsin parlatma!..Ve tabii tv!..
Bunlar yapılıyor bugün ve şiirin düştüğü yer de burasıdır işte!..
Sesinize olabildiği kadar duygu yükleyerek, yüzünüze vereceğiniz çeşit çeşit biçimlerle, ellerinizi ve vücudunuzu kullanarak günlük konuşma tümcelerini Tv’de bir müzik eşliğinde şiir diye yutturmayı başka nasıl açıklayabilirsiniz?..
6.
Şiirin şematizmden kurtarılması gerekiyor.
Roland Barthes, Yazı Nedir’de (hil y.,İst.1987) “şiir, (biçim +konum + dizin) gibi anlatılabilecek bir sistemin içinde olmak durumundadır” diyor. Eğer şiir böyle bir sistem içinde ortaya konulmamışsa onun şiirliğinden söz edilemeyeceğini kolaylıkla söyleyebiliriz. Çünkü poetik yapı, böyle kurulabiliyordur. Klasikten moderne, postmoderne ve çağdaş şiire dek böyle bir sisktemin oluştuğunu dile getiriyor Roland Barthes.
Barthes’ doğru söylüyor.
Burada sözcüklerin durumunu böyle bir sistem açısından gözden geçirmemek bir eksiklik olacak.
“Sözcük, çağdaş şiirde tıpkı ansiklopedideki gibidir”(s.54) diyor Barthes. Sözcük, bu derinliği konumundan, bir bağlam içinde oluşturulmuş bulunan dizindeki yerinden kazanıyor.
Öte yandan, sözcüğün dizin içindeki konumunun ona kazandırdığı biçim ona anlamsal bir yoğunluk ve boyutluluk ekliyor. Barthes’in ileri sürdüğü derinlik bu yolla ele geçirilebiliyor.
Sözcük bu nitemleri kazanamışsa eğer şiirde, o metin sığ bir yapılanma olarak kalıyor. Ve şiir de kurulmamış, tabii yazılmamış oluyor.
Şematizm böyle oluşuyor..
Yenibinyıl şiiri için Sarsmaz ve arkadaşlarının çıkışı, en azından bir iyi niyete dayanıyor. Bu iyi niyet şiir içindir. Bu düşüncenin yanında olmakta yarar vardır.
Yenibinyılcılar, şiir için çaba ve bilinç koyuyorlar.
O çabaların şiiri, bugün bulunduğu yerden daha ileri bir noktaya götürmesi gerekiyor. Bunun sorumluluğunu taşıyorlar. Bugüne değin Dergilerinde yayımladıkları şiirler gerçekten iyidir.
Şiirdeki bu yeni çizginin geliştirilerek sürdürülmesini bekliyorum.
Bu sitedeki eserler yazarın izni olmadan herhangibir şekilde kopyalanamaz veya yayınlanamaz.
Yazıların her haklı saklıdır.