Hit Counter defa okundu

 

ŞİİR İÇİN ESKİZLER 4

 

 

MUHSİN ŞENER

 

 

İzm’ler

 

raymond williams,“ gerçekten izm olmayan tek izm, eleştiridir.” diyor.

’izm’i bir kavram olarak düşünün. eleştirinin de öteki ‘izm’ler gibi bir tür ideoloji olduğunu söylüyor. eğer ideolojiden söz ediyorsanız, o zaman o ideolojinin  tüm yanlarını ele alıp değerlendirmek ve ona yandaş bulmak zorundasınız. eleştiride ise böyle bir zorunluluğunuz yoktur. yaptığınız şey,  kimi duruşları ve düşünceleri şu yanından ya da bu yanından ele alıp irdeleyerek bilimsele ve sanatsala yaslanıp size göreliği saptamaktır.

tıpkı bir ideoloji üzerinde açıklamalar yapıyormuş gibi...ne ki ideoloji üzerinde değil, eleştiri üzerinde çalışmış oluyorsunuz.

Ayrım buradadır.

Eleştiriyi böyle bir pencereden görmenin  çok yararlı olacağını sanıyorum. İdeolojinin inandıran ve  taraftar çoğaltan yanı  pek dişe tırnağa gelmese de  bilimle içli dışlı olan öteki  yüzü  demir leblebi gibi  dişinizi acıtır her zaman. Salt acıtmakla kalmayan bu yan çok da öğretici olabilmekte; eleştirmenin her zaman  terütaze olmasını dayatmaktadır. eleştirmen zor bir işe soyunmuştur.

 

Simge

Yazında simge bir işleve soyunuyor. Alegori(yerine) için kullanılan bir simgenin  anımsattığı bir nesne vardır. o, nesnenin kendisi olmasa bile nesnenin yerine geçebilmektedir. simge kullanımı yoluyla birçok söz sanatı yapılageldi/yapılıyor. Öylece yeni bir dil kurulma olanağı doğuyor. Söze dayanan sanatlarda simge vazgeçilmezlerdendir.

 

Simgenin nesne olduğunu da görüyoruz. Böyle simgeler yine bir alegoridirler. Nesne de olsa  simge bir işlevi yükleniyor. Anlamı, hem tüm yanlarıyla hem de yoğun olarak ancak bu simgeler aracılığı ile aktarabiliyoruz. Simgenin işlevi  bu aktarımı yüklenmek oluyor.

Oysa işaretin  salt alegorik  bir işlevi bulunuyor. Ne anlamı her yanıyla temsil edebiliyor ne de yoğun olarak ortaya koyabiliyor. O, salt  bir yerinelik görevi yüklenmiş oluyor.

Simgenin kullanımında bu tanımlamaların  altı kalınca çizilmeli değil midir?

 

Ozan necmi zeka’nın  varlık  dergisinin aralık 2003  sayısında yayımlanan (...) şiiri bu yönden  birçok done veriyor:

 

/soğuk öfke/

/şapşal renk/

/resmi araç olan kızlar/

/görünmez leş/

/kokusuz leş/

/özüm gözüm üzüm hüznü/

/çok eski canım vatanım tavrı/

/çabuk unutan şeytan/

/koyun koyuna düzeni/

mesafeli güm bam güm hareket etütleri/

(s.11)

Öfke’yi,rengi, kızları,leşi, hüznü,tavrı,şeytanı, düzeni ve hareketleri nesneleştiren simgelerdir bunlar.

Leş’in  ‘görünmez ve kokusuz’ olarak konması ikili bir zıtlık kuruyor.[1] Görünmez ve kokusuz kavramları ‘olumsuzluk’ durumunu ortaya koyarken leş ‘olumlu’  anlam gösteriyor. bu yapılanma, anlatıma derinlik getiriyor.

 

Öte yandan öfke,hüzün,tavır şeytan soyut kavramları,  nesneleştirilerek  anlamın somutlaşmasına yarıyor. Gerek soyut kavramlar, gerekse nesneler böyle bir yapılanma içinde  işlevsel  görevler alıyorlar. Anlatımı  renklendiriyorlar; nesnelleştiriyorlar. Kimi nesnenin yerine, kimi de anlamın yerine geçerek, yeni ve değişik bir söyleyişle yeni bir dilin oluşmasına yardımcı oluyor.

 

Sözcüklerin, yeni sözdizimleri içindeki yerleriyle oluşan  yeni dil,  dünyaya ve olaylara başka bir  bir biçim ve içerikle  bakmayı getiriyor. O bakış biçimi  dünyayı yeniliyor; insanı  yeniliyor. Şiirin işlevi, bu yenilenmeyi getirmektir; yaşatmaktır; yaşama aktarmaktır.

Şiirin yeni dili böyle kuruluyor.

 

necmi zeka  yerineli anlatımı çok çok yeğliyor. şiirinin en belirgin yanı bu, bence. hem sözü edilen bu şiirinde, hem de yavru aslan’dan konu komşu’ya’da böyle bu.[2]

u.eco, “şiirsel söylem, ses ile kavramı, seslerle sözleri kesinlikle yeni ilişkiler içinde yerleştiren ve  tümceleri alışılmadık tarzda  birleştiren, böylece hem belirli  bir anlamlama, hem de  ŞAŞIRTICI BİR  COŞKU  İLETEN BİR SÖYLEMDİR” derken[3] tam da necmi zeka’nın yapmaya çalıştığını söylemek istiyor galiba...

 

Şiir ve iktidar

Şiirin iktidara karşı olduğu anımsanırken, dilin iktidar kurduğu unutulmamalı... iktidara karşı olmakla, iktidar kurmak arasındaki çelişkinin, şiir düzlemi içinde yer almasını anlamalıyız. Şiir, oluşumunu, iktidara karşı olmasına borçludur.

Dünyayı ve içindekileri, diyalektik olarak özümseyen ozan, tezle antitezden yeni bir senteze ulaşarak kuruyor şiirini. Karşıtlık bu noktada filizleniyor. iktidara karşı olmak şiirin özü ile ilişkili. O olmadan şiir olmuyor. İktidar olma, şiirin oluşmasından sonra geliyor. O nedenledir ki bir çelişki den söz etmenin pratik bir yanı yoktur.

 

Şiirin iktidarı gücünü şiirin dilinden alıyor. yeni oluşmuş bulunan o dil, yeni bir evren kuruyor.o evren dünya gerçekliği ile ilişikili değildir. Nesnel de değildir.ne ki evrendir ve yaşanırlığı vardır.

Şiirin iktidarı işte o evrenin iktidarıdır.


 

[1] Fredrıc jameson,dil hapishanesi,çev.m.h.doğan, yky., ist.2002,s.115 ve ötesi

[2] necmi zeka,  yavru aslan’dan konu komşu’ya, şiirler, yky., ist.2002

[3] u.eco, açık yapıt, çev.yakup şahan, kabalcı y., 1.baskı,  ist.1992,  s.73

 

ANA SAYFA    YORUM     GERİ

Bu sitedeki eserler yazarın izni olmadan herhangibir şekilde kopyalanamaz veya yayınlanamaz.

Yazıların her haklı saklıdır.