defa okundu
tarih ve tin için
muhsin şener
joel kovel’in son haftalar içinde istanbul’a geldiği ve bir konferansa katılacağı gazetelere haber olarak yansıdı. kovel’in, tarih ve tin, özgürleşme felsefesi üzerine bir inceleme adını taşıyan yapıtı, ayrıntı yayınları arasında çıkmıştı daha önce. yapıt, türkiye toplumu için ilginç bir yerde duruyor.
türkiye toplumu, tarihine çok bağlı ve her fırsatta onun altını çizen bir toplum. ona toz kondurmuyor. kimliği ile tarihi arasındaki bağı her fırsatta güçlendiriyor. bu tutumunu her zaman ve yerde belli ediyor; belli etmekten de ayrı bir zevk alıyor. bu tutumu onu bugün milliyetçilik noktasına getirmiştir. daha ileri bir noktaya sıçrayamıyor ya zaman zaman geride bir noktaya düşebiliyor.
hem bireyler hem de toplum olarak yaşama biçimine olduğu gibi yansıyor bu tutum.
1980’den sonra türkiye’de yeni bir toplumsallık oluşmaya başladı.
köyden kente yoğun göçler yaşandı. hele kimi büyük kentlerde ve özellikle yurdun batı kesimindeki yerleşim birimlerinde...
yurdun doğu ve güneydoğu kesimlerinden geliniyor. bu kesimlerde geçim olanakları çok aşağılardadır:
ulusal gelir hala ağrı’da 568 $, muş’ta 578 $, şırnak’ta 638 $, bitlis’te 646 $, bingöl’de 795 $, mardin’de 983 &, siirt’te 1111 &’dır.[1]
ayrıca anarşi ve terör yurdun doğu ve güneydoğu kesimini 15 yıl süreyle kasıp kavurmuştur. insanlar bu bölgelerden batıya göç ederek yeni yerleşimler edindiler. kitlesel hareketinin getirdiği toplumsal kimi sorunun yanında, toplumsal yaşamın hem pratiğinde hem de içeriğinde yeni ve değişik bir yapılanma, görünüm ve nitelikler oluştu. toplumsalda ileriye dönük kimi ümitler, hesaplar bir kenara bırakıldı. toplum, günlük kazanan ve günlük yiyen, içen bir kitle olmaya doğru hızlı bir biçimde evriliyordu. eğitimle ileriye dönük büyük ümitler beslemenin olanaksızlığı karşısında toplum, bu ümitlerini tesadüflere bağlamakta hiçbir sakınca görmemeye başladı. görselliği olan kimi iş alanlarını seçerek oraya yönelmek gibi bir ümide doğru sürüklenmeye başladı. bir pop yıldızını en az üç bin kişi içinden seçmek zorunda kalınması bunun tipik göstergesi...
biz evleniyoruz, biri bizi gözetliyor adlı tv programları bu konuda çok ilgi çekici. salt reyting için yapıldığı açık olan bu programların toplumsala ve bireye katkıları oluyormuş gibi görünüyor ya bu nokta oldukça düşündürücü!...
türkü programlarının tv’lerde giderek sayısı artmaktadır. bu programları gerçekleştirenlerin giysileri giderek folklorik giysilerden seçilir hale gelmiştir. köyden kente gelenlerin bu alana gösterdiği yoğun ilgi, alanın hovardaca kullanılmasını getirmiştir.
tv’lerdeki diziler genellikle feodal yapılanmaların yansımaları...bu yapılarda “erkeklik” kavramı öne çıkarılıyor; “erkek toplum” olan türkiye toplumunun, ilgisinin daha çok çekilimesi sağlanıyor. kadın konusu ise alabildiğine istismar ediliyor, edilebiliyor. feodalizmin özenilecek bir meta imiş gibi sunulması ise bedavası!...
popstar seçimi tüm bunların üzerine tuz biber ekmiştir. oradan bir örnek üzerinde düşünmek yeterli: elena adında bir rus şarkıcı, hem eğitimi hem de sesi yönünden göz doldurduğu ve üç bin kişi arasında beşinciliğe dek gelme yeteneği gösterdiği halde, bu başarısı hiç görülmeden hemen her programda türk olmadığı için bu seçmede yer almaması gerektiği kendisine acı acı anımsatılmıştır. bir sonraki programda han duvarları’nı ezberlemesi bile istenmiş; neden türk bayrağını salladığı sorulmuştur.
tüm bunlar ve daha niceleri...türkiye’de yaşamı tüm boyutlarıyla kavrıyor. herkes, her yerde ve her durumda bu konularla ister istemez ilgileniyor. o zaman konu hem yaygınlık kazanıyor hem de derinlik.
popüler kültürle ilişkisi kurulan bu yaşam biçimlerinin, türkiye toplumundaki yaygınlıklarının ve derinliklerinin nedeni bu kültürle ilişkilerinde yatıyor. pop kültürü üretenler, tüketecek olanları çok iyi bildikleri için onlara göre ve onlara uygun yaşam biçimleri üretiyorlar. yaşam bu yuvarlanmalar içinde ne oluyor kimse onu sormuyor.
tüketenlerin işin özüyle hiç ilgileri yoktur; bugünkü durumda hiç olacağa da benzemiyor!...
bu toplumun bireyleri ve onların tinleri?!...
onu hiç sormayın!...
türkiye toplumunda bireyin ve toplumun tinselliğini artık böyle olaylar ve durumlar saptıyor. o nedenledir ki kovel’in yapıtı yeniden öne çıkmıştır. tam bu noktadan bakınca tarih ve tin bize göre bir yapıt olarak görünüyor.
tin, türkçede ruh sözcüğü ile karşılanabilir. tarihle ruh arasındaki ilişkilerdir yapıtın konusu.
kovel, “tinsel benliğin aldığı varlık biçimi anlamında ruh diyebiliriz tin’e “ diyor. insan ruhunun oluşturduğu bir benliktir söz konusu edilen. somut olarak insanı yöneten, yönlendiren bir varlıktır o.
tin’in oluşmasında insanın bireysel tarihinin önemi var.
orada bireysel seçimler ve o seçimlerin bireyde oluştrduğu tekillikler;
o tekilliklerin bireyin yaşamıyla birlikte ve toplumsal tarihten aldıklarıyla da giderek çoğalması...
vardır.
türkiye toplumunda bireyin macerası ilginçliğini koruyor. çünkü birey hiç öne çıkmamıştır bu toplumda. her zaman toplumsal önde olmuştur. yeryüzünde bireyin daha çok öne çıkmağa başladığı 1980’li yıllarda türkiye’de otorite, toplumsala vurgu yapmakta hiçbir sakınca görmedi. tariihinin tüm dönemlerinde, evrilmeyi elinin tersiye iterek kendine dönük yaşamayı seçmiş olan bu toplum, yine aynı çizgiyi sürdürmekte ısrarlı görünüyor...
tabii birey yine ortalarda yoktur.
berlin duvarı’nın yıkılmasndan sonra dünyanın önemli bir bölümü, 21.yüzyılı kavrarken yeni bir yapılanmaya doğru koşarak avrupa ab üst yapılanmasını gerçekleştirmeye başlamıştır. türkiye bu yeni yapılanmada yer almak isterken 20.yy.’ın bilincini diri tutmayı da sürdürmüştür. tüm sorunlara bir toplumsal güvenlik penceresinden bakmayı sürdürüyor hala!... bu durum bireyin hiçbir biçimde düşünülmediğini, düşünülmesinin de söz konusu olmadığını ortaya koyan bir gösterge...
birey, böyle bir yapılanma içindeki toplumda tinini nasıl kurabilecek?
tin bireye nasıl bir özgürleşme alanı açabilecek?...
ideolojilerle, dinle ve kültürle oluşturulması sonucunda tin artık tanınamaz halde çıkar karşımıza.
tin, ideolojilerle, dinle ve kültürle oluşturulunca ta derinlerde bir yerlere itilmiştir. onu, bulunduğu yerden çıkarmak oldukça zorlaşmıştır.
tinin insan benliğinin özgürleşmesine katkıları olmalıdır. yoklukla tanımlanabilecek durumdaki bir tinin özgürleşmeye katkı yapmasından söz edilemez; tini, üzerindeki tozlardan temizleyemezsiniz de ondan...
tin, gerçeklikler karşısındaki sınırlılıkları aşan bir olanaktır. diyalektikle sürekli olarak yeni olanakların ortaya çıkmasına yardım eder.
tin bir gösterendir.[2]
tinin ‘öteki’ni ve kendini bir arada ele alan bir gösteren olduğunun altını çizmeliyiz. bu durum insan benliğine insancıl bir boyut kazandırmaktadır.
wittgenstein tini : ”dilimiz, bir bedenden söz ediyor da ortada bir beden yoksa burada bir tinden söz ediyoruzdur.”[3] biçiminde tanımlıyor.
marx, ‘tinselliği biz yaparız’ diyor[4]
marx’ın işaret ettiği şey, her toplumsal yapıya ve coğrafyaya; tarihin gerçekliklerine yaslanan bir tinsellik bulunduğudur. belki her coğrafya kendi adıyla anılabilecek bir tinsellik kurmaya olanak sağlıyor.[5]
özgür bir toplum oluşturulmasında tinselliğin önemli bir yeri vardır. tinsellik, tekil benliklerin oluşmasına yaradığından, kapıları ardına kadar özgürlüğe açabiliyor. ‘öteki’ni de içselleştirdiği için, özgürlüğün tüm koşullarını gerçekleştiren bir ortamı oluşturabiliyor.
derin ve zengin bir kültür birikimi üzerinde duran türkiye bireyinin, gerçekten damardan işlemiş olan bu kültür birikiminin altında yatan din ve inanç gibi geniş ve etkin bir alandan haberli olmasında büyük yarar var. damardan işleyen bu kültür , bireyin tinselliğinin oluşmasına olumlu bir katkı vermemektedir/veremeyecektir. türkiye bireyinin tinselliği 80 yıllık kültür birikiminin üzerine oturacak ve damardan işleyen kültürün dönüşümü ile beslenen bir yapılanmayı gerçekleştirecektir.
bu koşullarda ve ortamda kovel’in türkiye’ye gelmesi nedeniyle tekrar gündeme çıkan tarih ve tin, türkiye insanının onu, çok iyi anlamasını ve kavramasını bekliyor.
[1] Radikal gazetesi, 13 ocak 2004, ekonomi sayfası
[2] s.31
[3] s.55,56
[4] s. 231
[5] s. 230 ve ötesi.
Bu sitedeki eserler yazarın izni olmadan herhangibir şekilde kopyalanamaz veya yayınlanamaz.
Yazıların her haklı saklıdır.